Meme Kanserinde Erken Teşhis Uyarısı
Bayındır İçerenköy Hastanesi Radyoloji Uzmanı Doç. Dr. Halime Çevik Cenkeri, meme kanserinde erken teşhis için 40 yaşından itibaren düzenli mamografi ve kontrolün önemli olduğunu bildirdi.
Hastaneden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Doç. Dr. Halime Çevik Cenkeri, “Meme Kanseri Farkındalık Ayı” nedeniyle, 40 yaşından itibaren düzenli mamografi ve kontrolün önemine dikkati çekerek, ” Mamografi, 40 yaş sonrasında rutin olarak yapılmalıdır. Birinci derece akrabasında veya kendisinde BRCA gen (meme ve yumurtalık kanseri yatkınlık genleri) pozitifliği olan kişiler, 30 yaş altında olmamak şartıyla, etkilenen kişide kanserin saptandığı yaşın 10 yıl öncesinde taramaya başlanmalıdır.” uyarısında bulundu.
Annesi 45 yaşında meme kanseri olmuş kişilerin, birinci derece yakınları 35 yaşından itibaren meme kanseri açısından yakından takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Cenkeri, BRCA gen mutasyon taşıyıcılarında MR taramaya 25 yaşında başlanılması ve 30 yaş üzerinde mamografinin ilave edilmesi önerildiğini, MR tetkiki tolere edemeyen bireylerde ise mamografiye ilaveten US (Ultrasonografi) tarama da yapılabileceğini belirtti.
Mamografinin meme kanserinin erken tespitinde altın standart olduğunun altını çizen Cenkeri, mamografide güncel ve teknolojik bir gelişme olan tomosentez mamografiye ilişkin yaptığı değerlendirmede, tomosentez mamografinin özellikle yoğun meme dokusuna sahip kadınlarda oldukça fayda sağladığını aktararak, şunları kaydetti:
“Mamografide görülen dokunun çoğu bağ dokusu ve bez dokusu içeriyorsa meme dokusu yoğun demektir. Kanser dokususun da mamografide beyaz renkte görülmesi nedeniyle yoğun meme dokusu olan kadınlarda, hastalığı ayırt etmek daha zordur. Tomosentez mamografi yoğun meme dokusuna sahip kadınlarda meme kanseri tanısının doğruluğunu artıran bir yöntem olarak öne çıkıyor ve teşhiste kolaylık sağlıyor.”
Doç. Dr. Cenkeri, tomosentez tekniğinin küçük tümörlerin tespit edilmesine olanak sağladığına işaret ederek, meme kanseri tespit oranının yüksek olması nedeniyle daha az ek çekimle sonuçlandığını bildirdi.
Meme anormalliklerinin boyutunu, şeklini ve yerini belirlemede daha fazla doğruluk oranına sahip olduğunun bilgisini paylaşan Cenkeri, “Daha az gereksiz biyopsi veya ek teste gerek duyar. Birden fazla meme tümörünü tespit etme olasılığı daha yüksektir. Yoğun meme dokusundaki anormalliklerin daha net görüntülenmesini ve erken tanısını sağlar.” değerlendirmesinde bulundu.
Cenkeri, mamografi ve tomosentez mamografi görüntülerinin değerlendirilmesinde yapay zekaya başvurulmasının da oldukça önemli olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
“Radyologların kanser tarama amaçlı imaj okumadaki verimliliğinin ve doğruluğunun artırılması için bilgisayar destekli birçok yazılım geliştirilmiştir. Derin öğrenme yöntemleriyle (Birden fazla veri kaynağından bilgi alınarak bu verilerin insan müdahalesine gerek kalmadan gerçek zamanlı olarak analiz edilmesi) geliştirilen yapay zeka sistemleri, her memeyi tarıyor ve radyoloğa ikinci bir bakış açısı sağlıyor. Görüntülerini analiz ederek riskli vakaları tespit edebiliyor. Yapay zeka, mamografide lezyonların gözden kaçma veya yanlış yorumlanmamasında etkin bir rol oynuyor.”